Perşembe, Ekim 23, 2025
Google search engine
Ana SayfaDüşüncelerimKalbin İhanet Etmediği İnsanlar Kimlerdir?

Kalbin İhanet Etmediği İnsanlar Kimlerdir?

Peygamber Efendimiz (s.a.v.), kalbinin kendisine ihanet etmediği insanları tarif ediyor: Sırf Allah için amel edenler, idarecilere yol gösterenler ve cemaatten ayrılmayanlar. Peki, ‘sırf Allah için amel’ günlük hayatta ne anlama gelir? ‘Cemaat’ sadece bir kalabalık mıdır? Bu yazıda, bu üç vasfın modern dünyadaki karşılığını ve böyle insanların dualarının nasıl bir koruma kalkanı oluşturduğunu keşfediyoruz.

Değerli okuyucular,

Bugün, üzerinde derinlemesine düşünmemiz gereken bir hadis-i şerifi sizlerle paylaşacağım. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyuruyor:

“Benim sözlerimi dinleyip onları duyana ve Müslüman kardeşlerine ulaştırana Allah rahmetiyle muamele etsin. Şu üç şeye bağlı kalan kimselerin… idarecilere yol göstermek, cemaatten ayrılmamak… böylelerinin duaları kendilerini korur.”

Bu hadis, kalbinin kendisine ihanet etmediği müstesna insanların portresini çiziyor. Peki bu portrenin unsurları nelerdir?

1. Sırf Allah İçin Amel Etmek: “Kalbim Temiz” Demek Yetmez Mi?

Hadiste tarif edilen ilk ve temel vasıf, “sırf Allah için amel” etmektir. Bu ne demektir? Dünyadaki bulunuşumuzun tek gerekçesini, bizi yaratan Kudret’in rızasını kazanmak olarak belirlemektir.

Bu, “Kalbim temiz” demekten çok daha ötedir. Bu, her hareketimizin -alışverişimizden, aile içi münasebetlerimize, boş vakit değerlendirmemize kadar- bilinçli bir şekilde, “Acaba bu eylem, Yaratan’la ahenk içinde mi?” sorusuyla şekillenmesidir. Sırf Allah için amel, kişiyi alışkanlık dairesinde yaşayan bir “pilli robot” olmaktan kurtarır ve her an uyanık bir şuur haline getirir.

2. İdarecilere Yol Göstermek: Sorumluluğun En Üst Derecesi

İkinci vasıf, son derece çarpıcıdır: “İdarecilere yol göstermek.” Bu, sıradan bir görev değil, üst düzey bir sorumluluktur.

Peki, sıradan bir Müslüman idareciye nasıl yol gösterir? Cevap, “sırf Allah için amel” etmekte gizlidir. Toplum içinde Allah’ın çizdiği hudutları hem davranışlarıyla hem de nasihatleriyle müdafaa eden, bu sebeple toplumda doğal bir itibar kazanmış insanlar, idareciler üzerinde de manevi bir otoriteye sahip olurlar. Onların sözü, bir eleştiri değil, bir rehber olarak kabul görür. Unutmayalım ki, Resulullah (s.a.v.), valilik isteyenlere değil, bu vebali taşıyabilecek liyakatlilere görev vermiştir.

3. Cemaatten Ayrılmamak: Kalabalık Değil, Şuurlu Topluluk

Üçüncü vasıf ise “cemaatten ayrılmamak” tır. Bu, “sürüden ayrılmamak” gibi basit bir anlayış değildir.

Bizim anladığımız manada “cemaat”, sadece bir insan kalabalığı değildir. Cemaat;

  • İyiliği emredip kötülükten sakındıran,
  • Farzları ve sünnetleri canlı bir etkinlikle yaşayan,
  • Yanlışta asla mutabakat sağlamayacak kadar ilkeli,
  • Birbirine doğruluğu ve hassasiyeti hatırlatan insanların oluşturduğu şuurlu bir topluluktur.

Cemaatten ayrılmamak, bu İslami titizlik ve ilkeler dairesinden ayrılmamak demektir.

Sonuç: Duanın Kendilerini Koruduğu İnsanlar

Hadis-i Şerif, bu üç vasfı kendinde toplayan insanlar için en büyük müjdeyi veriyor: “Böylelerinin duaları kendilerini korur.”

Bu ne demektir? Bu insanlar, dualarının kabul olacağına dair bir şuurla yaşarlar. Onlar, aramızda sıradan insanlar gibi dolaşsalar da, onların varlığı ve samimi duaları, içinde bulundukları Müslüman topluluğun etrafında görünmez bir rahmet halesi oluşturur. Toplumun bütünü, belki farkında olmadan, onların bu manevi korumasından nasiplenir.

Peki, böyle insanlar var mı?

Yazının sonunda, konuşmacının da dediği gibi, cevap bizim gözlemlerimizde gizli: “Biraz etrafınıza dikkat edin bakalım, ne göreceksiniz?”

Belki de aradığımız o hayırlı insanlar, tam da yanı başımızdadır.

Bir sonraki yazıda buluşmak üzere, Allah’a emanet olun.

RELATED ARTICLES

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

- Advertisment -
Google search engine

Most Popular

Recent Comments