Perşembe, Ekim 23, 2025
Google search engine
Ana SayfaDüşüncelerim İnsanlar Altın ve Gümüş Madenleri Gibidir: Bir Hadisin Hayatımıza Tuttuğu Işık

 İnsanlar Altın ve Gümüş Madenleri Gibidir: Bir Hadisin Hayatımıza Tuttuğu Işık

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bir hadislerinde ‘İnsanlar altın ve gümüş madenleri gibidir. Cahiliye devrinde hayırlı olanlarınız, İslam devrinde de hayırlı olanlardır’ buyuruyor. Bu, karakter ve özün ebediyeti hakkında bize ne söylüyor? Hz. Ömer ve Hz. Hatice örnekleriyle, bu hadisin günlük hayatımıza ve ümmet olarak sorumluluklarımıza dair çıkardığı dersleri keşfediyoruz.

Değerli okuyucular,

Bugün, Buhari, Müslim ve İbn Hanbel’de kayıtlı, üzerinde derinlemesine düşünmemiz gereken bir hadis-i şerifi sizlerle ele alacağız. Hz. Peygamber (s.a.v.) buyuruyor ki:

“İnsanlar altın ve gümüş madenleri gibi madenlerdir. Cahiliye devrinde hayırlı olanlarınız, İslam devrinde de hayırlı olanlardır.”

İlk duyulduğunda insanı hayrete düşüren bu söz, bize insanın özüne dair çok temel bir hakikati anlatıyor: İslam, kişinin özünde var olan potansiyeli ortaya çıkarır ve yönlendirir, ama temelde o cevheri değiştirmez.

Cahiliye’de Altın, İslam’da da Altındır

Buradan çıkaracağımız sonuç şudur: Bir insan cahiliye devrinde “altın” bir karaktere sahipse, İslam’ı kabul ettiğinde de “altın” olarak kalacak, değerini koruyacak ve İslam’a aynı değeri katacaktır. Cahiliye’de “bakır” olan bir karakter ise, Müslüman olduğunda da “bakır” kalma eğilimindedir. Elbette Müslüman olmak kişiyi ateşten kurtarır, ancak bu dünya hayatındaki karakter kalitesi ve topluma katkı, kişinin özünde taşıdığı “cevher” ile doğrudan alakalıdır.

Tarihten Canlı Örnekler: Hz. Ömer ve Hz. Hatice

Bu hakikati en iyi anlatan örneklerden biri, hiç şüphesiz Hz. Ömer’dir (r.a.). Cahiliye döneminde bile güçlü, cesur, sözünün eri ve kabilesi içinde saygın bir şahsiyetti. Müslüman olduktan sonra aynı cesareti, adaleti ve kararlılığı İslam davası için seferber etti. Hicret ederken bile müşriklere meydan okuyarak, “Ben Medine’ye hicret ediyorum. Karısını dul, çocuklarını yetim bırakmak isteyen varsa, şu tepenin arkasında beni bekliyorum!” diye haykırması, onun cevherinin İslam’la nasıl billurlaştığının en güzel kanıtıdır.

Bir diğer müstesna örnek ise Hz. Hatice’dir (r.a.). O, cahiliye toplumunda bile “Tâhire” (temiz) lakabıyla anılan, iffetli, zeki ve güvenilir bir iş kadınıydı. Bu üstün cevher, İslam’la buluştuğunda, risaletin en zor anında Peygamber Efendimiz’in ilk destekçisi, ilk mümini ve sığınağı oldu. Onun feraseti ve sadakati olmasaydı, İslam’ın ilk yılları çok daha sancılı geçebilirdi.

Günümüze Yansımaları: Biz Hangi Madeniz?

Bu hadis, günlük hayatımız ve toplum olarak geleceğimiz için de son derece aydınlatıcıdır. Özellikle Türkiye’nin ve İslam ümmetinin geleceği söz konusu olduğunda, Müslümanlar olarak “hangi maden” olduğumuzu ve “ne işe yaradığımızı” samimiyetle sorgulamamız gerekir.

  • Sorumluluk Alma Kapasitemiz Nedir? Toplumun kaderinde söz sahibi olmak, altın ve gümüş gibi değerli madenler olmayı gerektirir. Bakır olduğumuz halde altınmış gibi davranmak, bizi ve toplumumuzu büyük bir hayal kırıklığına sürükleyecektir.
  • Kendi Cevherimizi Bilelim: Her birimiz, kendi yaratılışımızdaki potansiyeli (madeni) en iyi şekilde işlemekle yükümlüyüz. Bu, bir tercih ve irade meselesidir. Madenimizi ne için ve nasıl kullandığımız, dünyadaki değerimizi belirler.

Tarihin Akışını Değiştiren Cevherler: Çanakkale Örneği

Bu maden metaforunu, tarihimizin dönüm noktalarında da net olarak görebiliriz. Çanakkale Şehitlerimiz, işte o altın ve gümüş cevherlerdi. Onların kıymetli hayatlarını feda etmeleri, bir milletin kaderini değiştirdi ve bugün bizim bu topraklarda var olmamızı sağladı. Onlar, bu hadiste tarif edilen üstün nitelikli insanlardı ve maden olarak kıymetlerini, vatan ve inanç uğruna seve seve harcadılar.

Sonuç

“İnsanlar madenler gibidir” hadisi, bize statik bir yargıdan ziyade, dinamik bir sorumluluk hatırlatması yapıyor. İmanımız, bizi ateşten kurtarırken, aynı zamanda içimizdeki cevheri ortaya çıkarmak, işlemek ve onu Allah yolunda, ümmetin hayrına en verimli şekilde kullanmakla mükellef kılıyor.

Kendimizi iyi tanımalı, “ayağımızı denk almalı” ve hangi maden olduğumuzun farkına vararak, onun hakkını vermenin gayreti içinde olmalıyız.

Bir sonraki yazıda buluşmak üzere, Allah’a emanet olun.

RELATED ARTICLES

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

- Advertisment -
Google search engine

Most Popular

Recent Comments